28 Haziran 2014 Cumartesi

Babaannemin Lakırdıları

Yine akşam oldu garibim garip
Söylesem derdimi olur mi ayip
Eller silasinda bayram yapıyor
Bizim bu yerlerde gezmemiz ayip ayip ayip

Şu dağlar olmasaydi
Lalesi solmasaydi
Ölüm Allah'ın emri
Ayrılık olmasaydi

Dağları dağlasınlar
Koy beni ağlasınlar
Mezarımın üstüne
Kimseyi koymasınlar

Kahve içtim fincandan
Etirnafı mercandan
Al hançeri vur beni
Ben de bıktım bu candan

Uykum geldi esneyim
Erkekgiller sizi kalbimde besleyim
Kahvemi içtiniz
Fincanımı isteyim

Türlü türlü hallar 
Kedi başını sallar
Eşek de neyse ne
Gitti bizim çuvallar

Dağlar dağladı beni
Gören ağladı beni 
Ayırdı zalım felek
Derde bağladı beni

Hak tecelli eyleyince
Her işi âsân eder
Hâlk eder esbâbını 
Bir lâhzada ihsân eder
Hak sillesinin sedası yoktur
Bir vurdu mu davası yoktur

Atatürk'ün Tarikatları Kapatış Sebepleri

Tarikatler ezoterizmin öğretildiği merkezlerdir.Tarik;yol demektir.
Osmanlı Devleti'nde uzunca bir süre bozulmadan eğitim hizmeti veren bu merkezler,daha sonraki yıllarda fonksiyonlarını kaybetmişlerdir.Diğer ülkelerde meydana gelen dejenerasyon burada da kendini göstermiş ve içle,bâtınla uğraşan bu merkezler, dışla,zahirle uğraşmaya başlamışlar ve her biri siyasi bir hüviyete(kimliğe) bürünerek asıl yoldan sapmışlardır.Dolayısıyla günümüzdeki tarikatların inisiyatik çalışmalarla herhangi bir ilgisi kalmamıştır.Tarikatların işlevi bitince,bozulunca İslam zahiri anlayışla yorumlanmaya başlanmıştır.Bu Müslümanlık anlayışını oldukça farklılaştırmış,çarpıtmıştır.

Tarikatların dejenere olmaya ve orjinal hallerini kaybetmeye başladığını, yine o dönemlerde bizzat sufiler fark etmiş ve bu organizasyonların artık görevlerinin bittiğini ifade etmişlerdir.
Bu sufilerden biri de 19.yy Osmanlı tasavvuf hayatının en büyük önderi sayılan Kuşadalı İbrahim Halveti'dir.Atatürk'ten yaklaşık 100 yıl önce yaşamış olan İbrahim Halveti,başta kendi tekkesi olmak üzere tekkelerin kapatılmasını istemiş,bunu savunmuş ve Halveti tarikatına bağlı kendi tekkelerini kapattırmıştır.
İbrahim Halveti, tekke devrinin kapandığı yolundaki düşüncesini şu sözlerle ifade etmiştir:
"Zamanımızda tekkelerde sulûk ve irşad etvarı yok.Tekkeleri meyhane ediyorlar.Sufilik taç ile aba oldu.Marifet heba oldu."
"Zamanımızda insanlar tekkelerde bir mürşidin eğitimine tabi olmuyor ve tekkeler insanları doğru yola sevk etmiyor.Tekkeleri meyhane ediyorlar.Sufilik başa sarık bağlayıp sırta aba atmak oldu.Marifet,inisiyasyon,ezoterizm,bâtın heba oldu."
Yaşadığı dönemde padişahların, önünde saygıyla eğildikleri bu büyük sufi, tarikatlarla eğitim devrinin kapandığını işte bu sözlerle dile getirmiş ve üyelerinin halkın arasına karışarak içlerindeki ışığı yaşatmaya devam etmelerini istemiştir."Çünkü artık toplu inisiyasyon devri kapanmış biraysel inisiyasyon devri başlamıştı."Ezoterizmdeki insanlığın aşağıya iniş sürecinde yaşayacakları bu zorunlu bir dönemdi.İşte o dönemin başladığı,yine sufilerce fark edilerek, tarikatların kapanması bizzat tarikat şeyhleri tarafından istenmiştir.Tabii ehil olan şeyhler tarafından.
Atatürk bu gerçeği çok iyi biliyordu.Tarikatları kapatmasının bir sebebi budur.
Ancak bu konunun tamamı değildir.Bir de İslamiyeti zahiri anlamı içinde tutmaya çalışarak, İslamiyeti sadece iman safhasında halka empoze etmeye çalışan tarikatlar da, bu süre içinde Anadolu'daki faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.Bunların çoğu şeriatçı özelliklerdeki tarikatlardı.Ve hiçbir zaman Atatürkçü laik cumhuriyet fikriyle uyum sağlayamayan tarikatlardı.Bu tarikatlar Cumhuriyeti yıkmaya,milli iradeyi ve egemenliği örselemeye çalışmaktaydı.Yeni kurulan, daha yeni bir savaştan çıkmış bir devletin bunu yapması gerekmekteydi.


Katil Kim?


Suç kimde,mutlak doğrular ve arada kalmış göreceli doğrular arasında bocalayan,yanlışa gidip gelen biz insanların hangisinde oluyor suç onu merak ediyorum.Doğru ne, yanlış ne?Benim için oldukça açık olan bu kavramlar (daha doğrusu hangi davranışın doğru hangisinin yanlış olması açık) neden başka insanlara gelince farklılaşıyor.Neden yalnız bir doğru yok.Daha doğrusu birkaç doğru olabilir anlıyorum.Hatta bazı durumlarda bunu görebiliyorum ama benim asıl derdim benim için apaçık yanlış olan bir şeyi yapan birisinin onun doğruluğuna inanması.Acaba gerçekten de doğru olduğunu düşünüyorlar mı?Yoksa sadece yiğitliğe bok sürdürmemek için mi yanlışlarını görmek istemiyorlar.Ya da kendini tanımak, kendine dışarıdan bakabilmekle mi ilgili tüm mesele?
Hepimiz katiliz aslında.Yeri geldiğinde hepimiz yanlışlar yapıyoruz elbette.Ama azılı katiller ve insaflı katiller diye ayırmak gerekir bence.Katil deyip aynı kefeye koymak olmaz şimdi. :) Küçüklüğümden beri insanların içine girmek,bütün düşüncelerini,aklından,kalbinden geçenleri bilmek isterim.Ah bir bilsem zaten pek çok şey çözülecek ya neyse.Bu arada insanları takmadığımı söyleyen ben aslında onları yani sizleri pek fazla takıyormuşum.Bunu bir kez daha gördüm ve artık kendime itiraf ettim.
Katillik kötü ama önemli olan bunu bilerek yapıp yapmadığımız.Acaba bazı insanlar kötü düşünerek bazı hareketler yapıyorlar mı gerçekten?Kişi kendinden bilir işi;ben neredeyse hiç denecek kadar az yaptım bunu.Onlar da bayağı ekstrem durumlardı.Hemen de bahanelerim hazır.Çok az yaptım nolur ki ve o durumda yapmak gerekirdi falan.Noluyoruz.Yaptıysan yaptın işte.Bahane bulmaya gerek yok.Dürüst ol.Ne yaptıysan arkasında dur.Evet burası kendimle olan bir konuşmaydı her neyse. :D
Katletmek  suçtur;pişmanlık bu suçu hafifletir,kibirse azdırır.
Herkese günaydın.
Bu şarkı yazıdan sonra iyi gider.





Kendini Tanımak


Evet!İnsanlığın kanayan yaralarından birini buldum.İnsanlar...Ah ah biz yok muyuz biz.Her birimiz için doğru olan kendi yaptıklarımız.Bencillik,kıskançlık,riyakarlık... biz yapınca o kadar da kötü görünmüyor değil mi?Aksine doğru geliyor.O an yapılması gereken şey oydu.Hayır değildi aslında.Bunu kendimize ne zaman itiraf edebileceğiz merak ediyorum.
Herkesin kendine göre haklı olma durumu da bu itirafla bitecek aslında.Herkes kendi hatasını görüp özür dilese dünya kim bilir ne kadar yol kat eder.İnsanların ilişkileri düzelir.Her şeyden önemlisi herkes şimdikinden çok daha mutlu olur.
Bunlar hep kendimizi tanımamaktan oluyor aslında.Sokakta kime sorsan kendini tanıyor musun diye "Tabi ki tanıyorum." diye cevap verir ama çoğu insan kendini yeterince tanımıyor.Buna ben de dahilim.Belki ben kendimi bir nebze olsun daha çok biliyor olabilirim ama halen daha tanıma aşamasındayım.Hareketlerimi,davranışlarımı düzeltmeye çalışıyorum.Bir olay olduğunda fevri olmadan sakince düşünüp "doğru" kararı vermeye çalışıyorum.Aslında herkes biraz böyle yapsa dediğim gibi daha mutlu olacaklar.
İnsanlar olarak kendimize dışarıdan bakmayı beceremiyoruz.Bunun en şiddetli örnekleri galiba eleştirilmeyi kaldıramayanlar oluyor.Oysa eleştirileri sakince,sinirlenmeden dinlemeli,onları kale almalı ve kendimize dışarıdan bakarak eleştirinin haklılığını görmeli eğer eleştiri haklıysa o konudaki tutumumuza özen göstermeli,dikkat etmeli, onu değiştirmeye çalışmalıyız.
"Kendimize dışarıdan bakmayı ne zaman becerebilirsek işte o zaman kendimizi tanımaya başlarız."

27 Haziran 2014 Cuma

Nebuch:Farklı Bir Video-blogger

Nebuchadnezzar,Keldani Hanedanı'ndan gelen birden fazla Babil kralının adıdır. İçlerinde, Antik İsrail'i işgal edip İsrailoğullarını Kenan'dan süren II. Nebukadnezar en meşhurudur.
Sanıyorum adı buradan geliyor.
Nebuch olaylara çok farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.İnsanı bilgilendiriyor ve en önemlisi de kainatı anlamlandırma çabamızda bize ışık tutuyor.
Kendisiyle resimdeki adam da benziyorlar :D .Hemen resmini de paylaşmak istiyorum.


Her neyse.Bu konuyu açmamın asıl amacı sizin de Nebuch'un videolarını izleyerek evrene daha farklı bir perspektiften bakmanıza neden olmak.Yani yalnızca bilgilendirme amaçlı açmış olduğum bir konudur.Birkaç videosunu da buraya ekleyeceğim.
Videolarını sezon sezon ayırmış ve sezonların konuları ve bu konuların işlenişleri biraz farklı.


Bakalım sizler beğenecek misiniz?







Benden bu kadar.İlginizi çektiyse Youtube'da Nebuch adında kanalı var.Bütün videolarını orada bulabilirsiniz.İyi seyirler.Sağlıcakla kalın. :)



13 Nisan 2014 Pazar

Brenna MacCrimmon

Kendileri Kanadalı bir halk müziği sanatçısıdır.Uluslararası anlamda Türk halk müziği ses sanatçısı olarak bilinir.
Türk müziğiyle ilk defa Ontorio'da bir kütüphanede tanıştı.
"Türkçe albümlere rastladım ve aniden duygusal bir bağ oluştu."
Toronto Üniversitesi'nde etnik müzikoloji dersleri alırken Türk müzisyenlerle tanıştı ve bağlama öğrenmeye başladı.


Türk-Balkan ezgilerine ilgi duyan Brenna arşivlerden ve daha da önemlisi karış karış gezdiği Balkan topraklarından unutulmaya yüz tutmuş şarkıları derledi.
Hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyenler araştırabilirler.Ben Elveda Rumeli'nin şarkılarını dinlerken gördüm kendilerini.Özellikle alta eklediğim üç şarkıyı çok beğeniyorum.









Bir Kanadalı'nın dünyanın taaaaa öbür ucundan Balkan ezgilerini görmesi,üstüne beğenmesi vee Balkanlara kadar gelip Balkanlarda karış karış dolanarak unutulmaya yüz tutmuş şarkıları tekrar seslendirmesi pek ilginç.Farklı bir durum.

5 Şubat 2014 Çarşamba

Tarot Hakkında

Tarotu çoğunuz duymuşsunuzdur.22 Büyük Arkana(Büyük Gizemler) ve 56 küçük Arkana (Küçük Gizemler) kartından oluşan gizemli kart destemiz kendileri.Günümüzde yalnızca fal bakmak için kullanılıyor.Tabi araştırırken kartların enerjisiyle maji (enerji yönlendirme sanatı) yapıldığını da gördüm.Örneğin bir şans majisi için Güneş kartı kullanılabilir.Güneş tarotun şans kartlarındandır.
Benim de bir tarot destem var.Ne danıştıysam cevap verdi açıkça söylemek gerekirse.Araştırırken gördüm.Tarot kartı seçerken aslında bilinçaltı tarzı bir şeyimiz olaya uygun kartı seçiyormuş.Yani bilincimizin haberi olmadan o işi alttan alttan halledip bir nevi kartlarla bilincimize mesaj veriyormuş.Tarot kartları kişinin çoğu zaman bildiği ama bir araya toplayamadığı şeyleri görmesini sağlar.Olay karşısında takınması gereken tavrı söyler.Gelebilecek tehlikeleri haber verir.Gelecek çok karmaşıktır.Yalnızca bizim davranışlarımızla değil danıştığımız olayın içinde yer alan herkesin davranışıyla şekillenebilir.Tarot -hatta genel olarak fallar diyebiliriz- olayın o anki seyrine göre bize olası gelecekten haber verir.Genelde de tutturur.
Tarotun gizemli olduğunu ilk duyduğum andan itibaren hissetmiştim zaten.Bu arada hislerim kuvvetlidir.Ama destemi edindikten sonra daha da gizemli olduklarını düşünmeye başladım.Zaten kartların enerjisini hissettim.Hani öyle alelade kartlar olmadıkları ortadaydı.Daha sonra yaptığım açılımların doğruluğu beni fazlasıyla şaşırttı.Durumu ve geçmişi gösteren kartlar doğru çıktıkça ağzım açık kaldı.Bir de üstüne olası geleceği söyleyen kartlar da doğru çıkınca daha da şaşırdım.Yalnız kişiler bilinçli olmalı.Bütün hayatın tarota göre endekslenmesi çooooookk yanlış olur.Bu konuda kendine güvenmeyenler tarot baktırmasın.Deste hiç almasın.Tarot yalnızca bu hayattaki sınavlarımızda bize ufak yardımı dokunan gizemli kartlardır.Yukarıda da belirttiğim üzere keramet kartlarda mı yoksa bizim bilinçaltı tarzı şeyimizde mi orası meçhul.Şu an şöyle bir tez ürettim:Kartlar hayatı çok iyi tasvir edebilecek şekilde hazırlanmış.Bilinçaltı şeysimiz de (keşke adını bulabilseydim :) ) maharetini göstererek bize uygun kartları seçiyor.
Biraz yoğun bir konu oldu galiba.Daha fazla yoğunlaşmadan keselim.Hoş pek söylenecek şey de kalmadı açıkçası.Tarot dergisi diye bir internet sitesi var.Daha fazla bilgiyi oradan edinebilirsiniz.Çok güzel anlatmışlar.Zaten genel olarak orada verilen bilgilerden faydalandım.Copy paste yoktur.İki gün önce okumuştum.Kendimce yazdım.
Hee kökenine falan değineyim biraz.Bazısı Mısır'da bazısı da Hindistan'da ortaya çıktığını söylüyor.İbranilerle de bağlantıları olduğunu söyleyenler var.Çingeneler tarafından Avrupa'ya yayıldığı söyleniyor.Bazılarıysa Büyük Arkananın önceden var olduğunu, Küçük Arkananın ise Avrupa'da 16.yy'da ortaya çıktığı görüşünde.
Bana ilginç gelen tarihçeye yer vermek isterim.Rezzan Kiraz Uzman Tv'ye anlatmış.Dünyanın bütün devletlerinden ilim adamları İskenderiye'de toplanmış.Daha sonra birbirleriyle iletişim eksiklikleri olduğunu fark etmişler.Bu nedenle Tarot destesini ortaya çıkarmışlar.İskenderiye kütüphanesi yanarken bir şekilde kurtarılan deste Avrupa'da Çingenelerin elinde fal aracı olarak kullanılmaya başlanmış.
Bana sorarsanız deste bir ezoterik toplumun elinden çıkmış.Destedeki semboller bunu kanıtlar nitelikte.Kişilere hayat sınavlarında yardımcı olmak için kullanılmış.Daha sonra bir şekilde ezoterik topluluğun dışına çıkarak yayılmış.Bence Mısır'da ortaya çıkmış.
Orjinal adı konusunda da farklı farklı bir sürü fikir var.Bence doğrusu TORA.
Farklı farklı desteler var günümüzde.Klasik deste,Katina destesi,Rönesans destesi gibi.Bu destelerde kartların adları aynı ama çizimleri farklı.Eş anlamlı sözcükler gibi düşünün.Gece gece benzetmenin doruğuna çıktım. :D
Farklı açılımlar da mevcut.Hepsi iş görüyor ama sorun yok.Kişi istediği,kendine en yakın gelen açılımları yapar.Hatta biraz ilerleyince kendi açılımını bile oluşturabilir.
Kartların yorumları bellidir.Ama yorumlardan çok kişinin hisleri ön plandadır.Bakan önemli kısacası.
Güzel bir yazı oldu bence.Umarım beğenirsiniz.
Bilgilerinize.....

3 Şubat 2014 Pazartesi

BEŞ AYİN (Tibetan Rites)

Hareketleri ayin diye nitelendirmeyi daha çok seviyorum.Daha mistik bir hava katıyor.Ayinler dinsel değil.Yalnızca oradaki insanların her sabah kalktıklarında yaptıkları egzersizler.Yogaya benziyor.Toplam beş tane hareket var.İlk başlandığında hepsi üçer kez yapılıyor ve her hafta ikişer olarak artırılıyor.21'e gelindiğinde ise daha fazla artırılmadan devam ediliyor.Hareketleri 9'ar kez ya da 11'er kez yapmaya başladığımızda etkilerini hissetmeye başlıyoruz.
Ayinler vücuttaki enerji akışını düzenliyor.Bu nedenle vücuttaki bütün aksaklıkların ve sorunların giderilmesini sağlıyor.Türlü hastalıklardan saçların sağlıklı uzamasına kadar her derde deva.Size yararlarını bir copy paste yapayım: "Daha genç bir görünüm, ciltte 

ve saçlarda canlanma, kırlaşmış saçlarda yeniden koyulaşma, düzenli ve 


sağlıklı bir uyku, sabahları dinç ve canlı uyanmak, belkemiği, eklem 

problemleri gibi ciddi romatizmal rahatsızlıklardan ve ağrılardan 

kurtulmak, hafızada güçlenme, fazla kiloların verilmesi, göz 

bozukluklarında düzelme, fiziksel güçte artış, duygusal ve zihinsel sağlık, 

uyum ve yüksek enerji..."
Hani insan inanmasa bile yapası geliyor ki ben böyle başladım.Üşengeçliğinizi bir an evvel yenip ayinleri uygulamaya başlayın.
Öncelikle kitabı alıp okumakta fayda var.İki kitabı var.İlkinde Albay Bradford isimli adamın Tibet'e gitmesini,orada gördüklerini,yaşadıklarını ve hareketlerin insanlar üzerindeki etkilerini anlatıyor.Tabi hareketler de var.İkinci kitaptaysa ayinler bilimsel açıdan,spritüel açıdan ele alınmış.Hareketleri uygulayanların deneyimleri de anlatılıyor.Ayrıca çakraları çalıkştırmanın başka yolları(ses ve nefesle) da anlatılıyor.Bir de özellikle kadınların ilgisini çekecek doğru beslenme yöntemi anlatılıyor.Ben daha önce böyle bir beslenme düzeni duymamıştım.Açıkçası bana gayet mantıklı geldi.
Gelelim 41 derde 41 deva ayinlerimize.
İlk Ayin:
Şekildeki gibi ayakta iki kolumuzu omuz hizasında açmış şekilde duruyoruz.Yarım tur nefes alarak sonraki yarım tur da nefes vererek saat yönünde dönüyoruz.
İlk olarak 3 tane yapıyoruz unutmayın.
Bu hareketle  çakralarımızdaki dönen enerjiyi aktifleştiriyoruz.Diğer hareketler için bir nevi hazırlık oluyor.





İkinci Ayin:

Avuç içlerimiz yere değecek şekilde yatıyoruz.Daha sonra nefes alarak kafamızı ve bacaklarımızı kaldırıyoruz.Bacakları gövdemize 90 derecelik açı yapacak kadar kaldırmaya çalışın.
Daha sonra nefesimizi verirken kafamızı ve bacaklarımızı aynı anda yere temas ettiriyoruz.



Üçüncü Ayin:

Bu harekette dizüstü yere oturuyoruz.Ellerimiz kalçalarımızda oluyor.
Öncelikler nefes vererek kafamızı öne doğru eğiyoruz.Daha sonra nefes alarak arkaya doğru geriliyoruz ve tekrar nefes vererek kafamızı öne eğiyoruz.
Hareket sırasında ayak parmaklarımız yere değecek.
Bel için de güzel bir hareket.





Dördüncü Ayin:

Resimdeki gibi uzun oturuş pozisyonunda başlıyoruz.Ellerimiz kalçalarımızın yanında avuç içleri yere değecek vaziyette duracak.
Daha sonra nefes vererek kafamızı öne eğiyoruz.Sonra nefes alarak kafamızı arkaya atarken vücudumuzla da köprü vaziyetine geçiyoruz.Köprü vaziyetindeyken nefes veriyoruz ve uzun oturuş pozisyonumuza geri dönüyoruz.
İlk başlarda tam olarak yapamayabilirsiniz ama zamanla düzelecek.
Beşinci Ayin:
Öncelikle yüzüstü yere yatıyoruz.Ellerimiz kafamızın yanında duruyor.Daha sonra ellerimiz yardımıyla kafamızı yukarı doğru itiyoruz.Bu sırada nefesimizi de alıyoruz.Daha sonra nefesimizi verirken kendimizi ayaklarımız ve kollarımızdan güç alarak "ters V" konumuna getiriyoruz.İlk turu tamamlayınca tekrar yere yatmadan resimdeki gibi diğer turları yapıyoruz.


Elimden geldiğince hareketleri anlattım.Gerisi size kalmış.Özellikle ayinlerin sırasını ve sayısını bozmayın.Kitapların internette pdfleri var.Kitapları okumanız lazım.Herhangi bir rahatsızlığınız yoksa bile daha zinde hissediyorsunuz ve unutmayın ki hastalıklara karşı önceden korunuyorsunuz.